8 Aralık 2009 Salı

Simyager Aydınlar Cumhuriyeti


15 Kasım 2009 - Akşam

Son yazımda GDO'larla ilgili önemli kuşkuları bilimsel zeminde tartışabilmek için önce GDO karşıtlığını fanatizme vardıran grubun yarattığı bilgi kirliliğini temizlemek gerekiyor demiştim.

Bahsettiğim patırtıcı grup hemen yeni bir yaygara başlattı. Amaçları sanki GDO yanlısıymışım gibi bir hava yaratıp, peşlerine taktıkları müritlerine hedef göstermek.


Böyle olacağını bekliyordum aslında. Bundan önce de Küresel Isınma konusunda karşı fikirde bilim adamlarının da olduğuna dikkat çekince, Küresel Isınma fanatiklerinin şimşeklerini üzerime çekmiştim. Dünyada ve Türkiye'de dönemsel bir kuraklık yaşanıyordu.

Küresel Isınma'yı savunan bilim adamları bile Küresel Isınma'nın hissedilir etkilerini 20-30 yıl sonra yaşayacağımızı söylüyorlardı ama Türk yarı-entelektüellerinin hakimiyetindeki medyamız, kuraklıkla ilgili her habere "Küresel Isınma" etiketini takmaktan gizli bir zevk alıyor gibiydi. Sonra bol yağışlı iki yaz geçirdik ve medyada Küresel Isınma'dan filan dem vuran pek kimse kalmadı nedense.


Dünyanın her yerinde gerçek entelektüelin sorumluluğu her konuya farklı açılardan bakabilmek ve toplumu o an hakim olan bakış açısının tersinden de baktırmaya çalışmaktır. Gerçek aydın, farklı bakış açılarının da olduğunu gösterebilmek amacıyla bazen çok şaşırtıcı, sarsıcı hatta rahatsız edici söylemlere de başvurabilir. Aydın ile sanatçının, entelektüelizm ile sanatın yolu bu noktada kesişir.


Vasatın iktidarının tahtını lümpenin iktidarına bıraktığı bizde ise entelektüellerin yeri de yarı-aydınlarla doldurulduğundan, batıda aslında entelektüellerin kuşkuculuğu sayesinde gündeme getirilen konular bizde yarı-aydınların yobaz inançlarının öznesi oluverirler.

Batılı aydının skeptik ve analitik düşünce dizgisinin sonucunda ortaya çıkan Küresel Isınma, Yenilenebilir Enerji, Küreselleşme Karşıtlığı, GDO kuşkuculuğu gibi önemli tartışma konuları bizim yarı-aydınımızın ezbere kabul edip, yobazca bir inanç olarak topluma empoze ettiği fanatizme dönüşürler. Yeterli eğitim, bilgi birikimi ve en önemlisi analitik düşünebilme yeteneğinden uzak yarı-aydınlarımız için batılı aydının yarattığı sorgulayıcı akımlar sıkıca sarılanacak ve fanatikçe savunulacak inanç objeleridirler. Donanımsız Türk yarı-aydını, batılı gerçek aydının bu kuşkucu yaklaşımları karşısında gönülden inanmak ve din haline getirmekten başka çaresi olmayan zavallıdan başka bir şey değildir.

Bunun için de fareler üzerinde yapılan bir deneyin GDO'ların fare sağlığına olumsuz etkisi olduğunu, dolayısıyla insan sağlığını da olumsuz etkileme ihtimalinin bulunduğunu gösteren bir araştırmanın sonucu, zavallı yarı-aydınımız için, test edilen GDO'lu ürünün insan sağlığını da kesinlikle kötü etkilediğinin kanıtıdır.


Ve tabii, "Piyasaya sürülmek üzere onaylanmış GDO'ların insan sağlığına zararlı etkilerinin olduğunu gösteren tek bir bilimsel araştırma sonucu yok", dediğinizde hemen size kobaylar üzerinde yapılan araştırmaların sonucunu göndermeye başlar ve işin garibi açık, net bir Türkçe ile yazdığınız cümleyi yalanladıklarına inanırlar. Siz "insan", dersiniz onlar "hayvan" anlarlar.

Daha da ileri gidenleri aynen geçen yazımdan virgülüne dokunmadan alıyorum, "GDO'larla ilgili kaygıların olması çok doğal. Özellikle de çevreye olan etkileri konusunda kaygı duyulmasını gerektirecek ciddi bilimsel şüpheler var. Kobay hayvanları üzerinde yapılan araştırmalar arasında, GDO'ların sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini gösterenleri de çıkmış", gibi düşünceleri dile getirdiğim yazımdan dolayı şahsımı, GDO geliştiricisi Monsanto'nun paralı sözcüsü olmakla itham edebilirler.

Tüm bu ilkellikler beni tek bir şey için üzüyor. GDO karşıtlığı, Küresel Isınma, Kyoto Protokolü, Yenilenebilir Enerji gibi üzerinde gerçekten kafa patlatılması gereken konularda, bir takım yarı aydınların medyayı da kullanarak toplumda yarattıkları bilgi kirliliğiyle kitleleri bu kadar kolay, hızlı ve etkili bir şekilde sömürebiliyor olmaları çok acı gerçekten. Tüm bunlar toplumun düşünce sağlığı ile ilgili ciddi semptomlar. Önümüzde böylesine ciddi ve geleceğimizi böylesine tehdit eden bir sorun varken, batılı aydınlardan sorun ithal etmemize pek gerek de yok aslında.

yurtsan@neobizmedya.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder