8 Aralık 2009 Salı

Yalnız teknolojiyi değil kültürünü de ithal edelim


17 Kasım 2009 - Akşam

Batılı aydınlardan sorun ithal etmemize pek gerek de yok aslında, cümlesiyle bitirmiştim pazar günkü yazımı. Kaldığım yerden, biraz daha açarak devam edeyim.

Genetiği değiştirilmiş gıda ürünleriyle ilgili kuşkuculuk, Küresel Isınma'ya karşı çözüm arayışları, sigaraya karşı savaş, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme çabası, bunların hepsi batılı aydınların gündeme getirdikleri konular. Ve öyle sihirbazın şapkasından çıkan konular değil hiçbiri.

Batılı aydının bilimsel kuşkuculuğu, farklı açılardan bakabilme yeteneği, analitik düşünce biçimiyle yetişip, büyüyen konular hepsi.

Peki bizim katkımız ne bu önemli konulara? Hiçbir şey... Donanımsız yarı-aydınlarımızın tek yaptığı, batı düşünce kazanında pişen konuları hiçbir katkı yapmadan ezbere kabul edip, yobazca bir inanç şeklinde topluma empoze etmek. Zaten sahip oldukları eğitim, bilgi birikimi, bilimsel düşünce kültürü ve analitik düşünebilme yeteneği seviyesiyle ellerinden daha fazlasının gelmesi de mümkün değil.

İşte bu yüzden batıda GDO'ların insan sağlığına ve çevreye olası kötü etkileri tartışılırken, bizde tüm araştırmalar yapılıp, bitirilmiş ve GDO'ların sağlık üzerindeki etkisin insanları kırıp geçirecek büyüklükte olduğu kanıtlanmış havası yaratılarak yaygara kopartılıyor. Batılı aydın GDO'lar üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların sonucuna dayanarak bu ürünlerin insan ve çevre sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin olma olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyerek kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışırken, bizim yarı-aydın Frankenştayn gıdaları yerseniz siz de Frankenştayn olursunuz gibi söylemlerle kamuoyunda panik yaratmayı hedefliyor.

İşin bir de bilgi kirliliği boyutu var. Gazetelerde neredeyse her gün hibrid tohumla GDO'lu tohumu birbirine karıştıran, GDO'lu ürün diye hormonlu eciş bücüş sebze resimlerini kullanan cahilce hazırlanmış haberler, köşe yazıları yayınlanıyor. Toplumda yaratılan panik ve bilgi kirliliği yetmezmiş gibi, bırakın GDO savunucularını, GDO'larla ilgili tarafsız duranlar üzerinde bile çirkin iftiralarla terör estiriliyor.


İşin bir başka komik yanı yarı-aydınların kendilerine malzeme edecekleri konuları ithal ederken bile işlerine gelen konuları ithal edip, işlerine gelmeyenleri tu kaka ilan etmeleri. Örneğin GDO, Küresel Isınma, bilgisayar oyunları şiddet ilişkisi gibi topluma kolayca empoze edebilecekleri konuları hemen ithal ederken, yenilenebilir enerji, bilgi toplumu, dijital ekonomi gibi kapasitelerini zorlayacak konulardan uzak duruyor, sigarayla savaş gibi işlerine gelmeyen konulara ise alaycı bir muhalefetle yaklaşıyorlar.


GDO karşıtlığını militanlık seviyesine vardıranlara bakıyorum da aralarında sigara tiryakilerinin olması traji-komik bir durum. GDO'ların insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olduğunu gösteren tek bir bilimsel araştırma sonucu yok henüz. Bu ileride de olmayacak demek değil kuşkusuz. Kobaylar üzerinde yapılan araştırmalardan alınan sonuçlar, GDO'lardan bazılarının insan sağlığı üzerinde de olumsuz etkisi olabileceği yönünde ciddi kuşkular yaratacak nitelikte. Yine de zararları henüz kanıtlanmamış GDO'ları lanetleyen birinin, insan sağlığı üzerinde olumsuz yüzlerce etkisi sayısız bilimsel araştırma ile ispatlanmış sigaranın esiri olması absürd bir durum.


Batılı aydınların gündemindeki toplumun geleceğine yol çizecek önemli tartışma konuları arasından heyecan yaratma kapasiteleri yüksek olanları ithal edip, biraz entelektüel çaba gerektirenlerinden uzak durmayı seçen bir toplum haline gelmiş olmamız, çok tehlikeli. Bu kültürel alışkanlığımızı değiştirmediğimiz sürece ne bilimde, ne teknolojide bir adım ileri gitmemiz mümkün değil. Bize biçilen rol bu ve biz de bu rolü kabul ediyoruz ne yazık ki.

yurtsan@neobizmedya.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder